7 Nisan 2008 Pazartesi

Küresel Isınma:Dünyamıza Neler Oluyor?


Küresel Isınma:Dünyamıza Neler Oluyor?
Her gün gazetelerde okuyoruz; buzullar eriyor, kar yağışları azalıyor, okyanuslar ısınıyor, atmosferde karbondioksit oranı artıyor, deniz seviyesi yükseliyor, orman yangınları artış gösteriyor, ırmaklar kuruyor, göller küçülüyor… Son zamanlarda herkes mevsim normalleri dışındaki hava olayları karşısında şaşırmış durumda. Bahar erken geliyor, çiçekler vaktinden önce açıyor, pek çok bölge kuraklık yaşıyor… Mercanlardaki hayat tükeniyor, hayvanların göç dönemleri değişiyor, salgın hastalıklar yayılıyor…
Yaşanan tüm bu değişiklikler, daha doğrusu tüm bu bozulmalar, adını sıkça duymaya başladığımız "küresel ısınma" ile yakından alakalı. "Dünya atmosferi ve okyanusların ortalama sıcaklıklarındaki artış" anlamına gelen küresel ısınma, son yıllarda rahatlıkla saptanabilir, hatta günlük hayatta hissedilebilir bir düzeye ulaştı. Önceleri bir komplo teorisi olarak görülebilen bu konu, bugün insanoğlunu tehdit eden ciddi bir tehlike olarak karşımızda duruyor.
Neler oldu?
Son yıllarda gazete ve televizyonlarda sürekli olarak küresel bir bozulmadan ve bu bozulmanın yol açtığı etkilerden bahsediliyor. Dünya, iklim değişikliklerinin yol açtığı felaketlerle boğuşmakta. Bunların başında da buzulların erimesi geliyor. Herkesi şaşkınlığa sürükleyen bu olay, kömür, petrol, doğal gaz, diğer bir deyişle fosil yakıtların tüketiminin yeryüzünde gözlemlenebilen etkisi. Araştırmacılara göre atmosferdeki karbondioksit oranı yüzbinlerce yıldır ilk defa bu kadar yoğunlaşmış durumda. Aşırı karbondioksit ve metan yerküreyi kuşatıp ısıtıyor ve böylece iklimler alt üst oluyor. Kloroflorokarbon gazlarının yoğunluğu karşısında atmosferin koruyucu tabakası ozon deliniyor, kutuplardaki buzullar eriyor.
Dünyanın dört bir yanından gelen haberler bu konuya daha fazla ilgisiz kalınamayacağını açıkça ortaya koyuyor. Afrika’nın en yüksek dağı olan Klimanjaro’nun karlarının ve Alp Dağları'ndaki buz kütlelerinin erimesi, Antarktika'nın parçalanmaya başlaması, son 10 yıl içinde Güney Kutbu'ndan neredeyse Connecticut eyaleti büyüklüğünde bir buz kitlesinin koparak ayrılmış olması bunlara etkili birer örnek. Bir diğer örnek ise buzul tabakasında Avrupa’nın kuzeyinden kutba kadar uzandığı belirlenen dev kırık. Avrupa Uzay Ajansı bu kırığın İngiltere’den daha büyük olduğunu ileri sürdü. Ajans ayrıca Norveç’in kuzey ucundaki Svalbard takımadalarıyla Sibirya’nın Severnaya ve Zemlya adalarından kutba uzanan bölgede geniş bir kırık bulunduğunu da belirtti.
Kuzey Kutbu'nda başgösteren gelişmeler ise duyanları hayrete düşürmekte. NASA’nın son verilerine göre Kuzey Kutbu’nda yıl boyunca daimi olarak görülen buzullar %14 oranında azalma gösterdi. Buradaki buzul tabakasının iklim sıcaklıklarındaki artış yüzünden küçüldüğü bildiriliyor. NASA araştırmacıları Kuzey Kutbu’ndaki buzulların eskisinden çok daha hızlı eridiğini ve dünyanın diğer bölgelerine oranla iki kat fazla ısındığını haber verdi. Bu durumun dünya ile okyanusun hassas eko-sistemini oldukça etkileyeceği bildiriliyor. NASA bilim adamları ayrıca son 30 yılda yerküre sıcaklığının her 10 yılda 0,2 derece artarak çok hızlı bir yükseliş gösterdiğine dikkat çekiyorlar.
Neler olacak?
Bilim adamları sera gazlarının salınımının yakın gelecekte yol açabileceği sorunları şöyle özetliyorlar:
- 2070'te dünya buzulsuz kalabilir ve bu da küresel çölleşmeye, deniz seviyesinin yükselmesine neden olabilir.
- - Kuzey Kutbu’ndaki buzullar 35 yıl sonra tamamen ortadan kalkabilir.
- - Buzulların erimesi kutup ayıları gibi bazı hayvan türlerinin yok olmasına yol açabilir.
- - Buzulların erimesinin deniz seviyesini yükseltmesi ile birlikte alçak kesimler su altında kalabilir.
- - Dünya küresel ısınma nedeniyle önümüzdeki 10 yıl içinde geri dönülmez bir noktaya gelebilir.
- - Ormanlar yok olabilir ve bununla birlikte çölleşme yaşanabilir.
- - Çölleşmenin ve kum fırtılarının olumsuz etkileri tarımcılığı yok edebilir.
- - Salgın hastalıklar önüne geçilemeyecek şekilde artabilir.
- - Ormanların çöle dönüşmesi ile canlı türleri yok olabilir.
- - Kuraklık başgösterebilir ve yiyecek stokları tükenebilir.
- - Yükselen deniz seviyesi kıyılara yakın tatlı su kaynaklarındaki tuz oranını artırabilir, bu da içme ve sulama suyu sıkıntısına neden olabilir.
- - Mercanlardaki canlılık yok olabilir.
- - Gezegendeki canlı türlerinin %30'u yok olma tehlikesiyle karşılaşabilir ve ekolojik denge buna bağlı da bozulabilir.
- - Göçler başlayabilir ve yüz milyonlarca insan uygun iklim koşullarında yaşamak umuduyla göç edebilir.
Küresel ısınmaya sebep insan
Çeşitli ülkelerden yaklaşık 500 bilim adamının biraraya gelerek oluşturduğu Hükümetler Arası İklim Değişimi Uzmanlar Grubu son 50 yılda giderek artan küresel ısınmanın %90 oranında insan eliyle meydana geldiğini ve yüzyıllarca devam edeceğini açıkladılar. Hazırladıkları rapora göre dünyanın, yüzyılın sonuna kadar 1.8 – 40C arasında ısınacağı, denizlerin 58 santimetreye kadar yükseleceği, kuraklığın bütün dünyayı saracağı düşünülüyor.
NASA iklim bilimcilerinden James Hansen da yerkürenin son 12 bin yıldan bu yana en yüksek sıcaklığı yaşadığını belirtti. Hansen'a göre karbondioksit gibi gazların son yıllardaki artışı dolayısıyla dünya, insanlığın neden olduğu tehlikeli bir kirlilik seviyesine doğru hızla yol almakta. Sanayileşme sonucu açığa çıkan metan gazı ve karbondioksit, açıkça, küresel ısınma felaketinin başlıca nedeni. Ünlü iklim bilimci yakın gelecekte ortaya çıkabilecek tehlikelere karşı ise şöyle uyarıda bulunuyor: 'Isınmadaki artışın 2 veya 3 dereceye varması durumunda, büyük olasılıkla, bildiğimizden farklı bir dünya ile karşı karşıya kalacağız..."
Elbette tüm bu bu olaylar, dünyanın yaşam için olağanüstü hassas bir şekilde ayarlanmış dengesini akla getirmektedir. Bilindiği gibi, gökyüzünde, karada ve denizlerde son derecede uyumlu bir yaşam dengesi vardır. Birbirlerinden çok farklı yapılara, renklere ve özelliklere sahip milyonlarca hayvan, bitki, böcek veya deniz canlısı, bu özel gezegen üzerinde hep birlikte yaşam sürmektedir. Hiç şüphe yok, dünya üzerindeki canlılığın yaratılışı kadar, sürekliliğinin sağlanması da büyük bir mucizedir. Bu süreklilik, Allah'ın (CC) yarattığı özel koşullara bağlıdır. Ancak insanların faaliyetleri sonucu atmosfere verilen gazlar, sera etkisi oluşturmakta ve dünya yüzeyinde sıcaklığı artırmaktadır. Oysa ki, insan müdahalesi olmadığı takdirde, normal düzeydeki sera etkisi, dünya üzerinde yaşamı mümkün kılan özel koşullardan birisidir; dünyada yaşam olması için gerekli sıcaklığı sağlamaktadır. Ancak su buharı, karbondioksit ve metan gazının yeryüzünde oluşturduğu doğal örtü, fosil yakıtların kullanılması ve sanayileşme sürecinde ormanların yok edilmesi ile, bu örtüyü oluşturan gazları aşırı düzeye çıkarmaktadır. Normal koşullarda dünyayı ısıtan güneş ışınları, yeryüzünden yansıyarak atmosfere geri dönmektedir. Sera gazlarının atmosferde bu denli yoğun olması durumunda ise, bazı ışınlar bu gazlar tarafından tutulmakta, böylece atmosferdeki ısı normalin üzerinde artmaktadır. Sonuç olarak, gerekli sınırın üzerindeki sera gazının atmosfere verilmesi, yeryüzündeki ince ve hassas dengeyi tamamen bozmaktadır.
Gelişmeler nasıl yorumlanmalı?
21. yüzyılın en büyük çevre problemi olan küresel ısınma konusunu bazı insanlar "sıradan doğa olayları" olarak görüp geçiyor olabilirler. Oysa dünyanın geleceğini etkileyen bu olaylar, bütün insanları ilgilendiren çok büyük ve önemli bir olayın habercisidir. Tüm bu olaylar Kuran'da ve Peygamber Efendimizin (sav) hadislerinde tasvir edilen kıyamet alametlerinin çıkışıyla yakından alakalıdır. İçinde bulunduğumuz çağ, kıyamet alametlerinin büyük bir kısmının tam anlamıyla meydana geldiği bir dönemdir. Günümüz dünyası, bu işaretlerin art arda ve apaçık tarif edildiği şekilde ortaya çıkmaya başladığına, daha önce benzeri görülmemiş birtakım gelişmelerin ilk defa yaşandığına şahit olmaktadır. İşte küresel ısınma da bu işaretlerden biridir.
Giderek ısınan dünya atmosferindeki dengelerin bozulması ve böylece iklim değişikliklerinin ortaya çıkmasıyla meydana gelen hortumlar, kasırgalar, tayfun ve fırtınalar dünyanın pek çok yerinde yıkıcı zararlara neden olmuştur. Bununla birlikte dünyanın dört bir yanında yaşanan seller birçok yerleşim merkezinin sular altında kalmasına yol açmıştır. Özellikle son yıllarda sıklık oranı iyice artan depremler, volkanlar ve tsunami dalgaları dünyanın birçok bölgesini muazzam şekilde tahrip etmiş, çok sayıda insanın ölümüne neden olmuştur. İşte tüm bunlar kıyametin haber verilen alametlerindendir. Allah (CC) Kuran’da şöyle buyurmaktadır:
"Artık onlar, kıyamet-saatinin kendilerine apansız gelmesinden başkasını mı gözlüyorlar? İşte onun işaretleri gelmiştir…" (Muhammed Suresi, 18)
Peygamberimizin (sav) hadislerinden biri ise şu şekildedir:
Büyük şehirler dün sanki yokmuş gibi helak olur. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyyil Ahir Zaman, S. 38.)

Hiç yorum yok: