8 Mart 2008 Cumartesi

NASRETTİN HOCA'NIN HAYATI


NASRETTİN HOCA'NIN HAYATI
Bütün dünyaca tanınmış ünlü mizah ustamız Nasreddin Hoca, H.605, M. 1208 yılında Eskişehir’in Sivrihisar ilçesine bağlı Hortu köyünde doğdu. (Bu köyün adı sonradan Nasreddin Hoca köyü olarak değiştirilmiştir.) Asıl adı Nasreddin’dir. Hoca lakabını daha sonra almıştır.
Nasreddin Hoca’nın babası aynı zamanda Hortu köyünün imamı olan Abdullah Efendi, annesi ise bu köyün yerlilerinden Sıdıka Hanım’dır.
Hoca’nın çocukluğu doğduğu köyde geçti. İlk bilgilerini babasından aldı. Okuma-yazma, temel dini bilgiler, Arapça ve Farsça konusunda kendini yetiştirdi. Daha sonra eğitimini Sivirihisar’daki medreselerde sürdürdü. Kur’an-ı Kerim’i ezberleyip hafız oldu. Fıkıh ve kelam ilimleri konusunda da öğrenim gördü. Babası ölünce, köyüne geri döndü ve ondan boşalan imamlık görevini üstlendi.
Hoca, öğrenmeye, yeni bilgiler edinmeye çok meraklı bir kişiydi. Bu yüzden bir süre imamlık yaptıktan sonra daha çok ilim ve irfan sahibi olabilmek için imamlık görevini Mehmet isimli bir arkadaşına bırakarak Konya’ya gitti.
Konya, o dönemlerde Anadolu Selçuklu devletinin başşehiriydi. Dolayısıyla bir ilim ve irfan merkeziydi. Hoca, burada devrin ünlü bilginlerinden olan Hoca Fakih, Seyyid Mahmud Hayrani ve Seyyid İbrahim sultan gibi âlimlerden ders aldı. Tahsilinin bir kısmı ise Akşehir medreselerinde gerçekleşti. Konya’dan öğrenimini tamamladıktan sonra tekrar Sivirihasar’a döndü. Bir süre buradaki medreselerde müderrislik yaptı.
Nasreddin Hoca, daha sonra Sivrihisar’dan ayrılarak 1237’de Akşehir’e gitti ve buraya yerleşti. Hoca’nın bu gidişinde Konya’daki hocası Seyit Mahmut Hayrani’nin Akşehir’e yerleşmesi ve onu da buraya çağırması etkili olmuştur.
Nasreddin Hoca, ölünceye kadar da burada yaşadı. Evlenip çoluk çocuk sahibi oldu. Fıkralarından anlaşıldığına göre Hoca iki kez evlenmiş, bu evliliklerden Fatma ve Dürr-i Melek Hatun isimli iki kızı ve bir oğlu olmuştur.
Hoca, burada müderrislik, kadılık, imamlık yaptı. Yeri geldi herhangi bir vatandaş gibi pazarcılık, çiftçilik gibi işlerle de uğraştı. H.683 M.1284 yılında burada vefat etti.
Bütün bu bilgiler, tarihi kayıtlarda yer almıştır. Dolayısıyla Nasreddin Hoca, bir efsane yahut hayal kahramanı değil, gerçekten yaşamış bir şahsiyettir. Yaşadığı yüzyıl XIII, asırdır. Bu asır, bunalımlı bir zamandır. Hoca böyle bir zamanda hem güldüren hem de düşündüren fıkralarıyla bir taraftan insanlara iyimserlik, yaşama sevgisi aşılarken bir yandan da bireysel ve toplumsal bozuklukları eleştirmiştir.

KİŞİLİĞİNİN GENEL ÖZELLİKLERİ

Nasreddin Hoca’yı ve fıkralarını doğru anlayabilmek için onun kişilik yapısının bilinmesinde fayda vardır.
Nasreddin Hoca, her şeyden önce Türk-İslâm kültürü ortamında yetişmiş bir şahsiyettir. İlk dinî ve ahlakî bilgilerini babasından almış, ardından medreselerde dinî tahsil görmüştür. Dolayısıyla Türk-İslâm kültürünün değerlerini bilen ve onlara bağlı olan bir insandır.
Hoca, bir cemiyet adamıdır. Yaptığı imamlık, kadılık, müderrislik gibi görevlerde halkla hep içi içe olmuştur. Dolayısıyla halkı ve sorunlarını iyi gözlemleyen ve iyi bilen bir insandır.
Hoca, yaratılıştan çok zeki bir insandır. Ama bu durum, ona mal edilen kimi fıkralarda olduğu gibi asla kurnazlık şeklinde bir zekilik değildir. Doğruyu düşünen ve düşündürtmek isteyen bir zekiliktir.
Hoca, tatlı dilli, güler yüzlü, hoşgörülü, herkese önce insan olarak değer veren ve ona göre davranın birisidir. Toplumsal ilişkilerinde ve diyaloglarında çok başarılıdır. Kişisel ve toplumsal eleştirilerini kimseyi kırıp incitmeden yapar. Halk da onu bu yüzden çok sevmiş ve kendinden saymış, o devirde yaşanan haksızlıklar karşısında onu kendi sözcüsü kabul etmiştir.
Hoca, bir toplum eğitimcisidir. Nükteleriyle halkın yanlış gördüğü davranışlarını düzeltmeye çalışmıştır. Ama bunu yaparken pedagojik esaslara son derece riayet eder. Ayrıca bu eğitimcilik görevini imamlık ve müderrislik gibi resmi görevleriyle de yerine getirmiştir.
Hoca, dili çok iyi kullanır. Kelimelerin etki gücünden mükemmel şekilde yararlanır. Üstelik hazırcevaptır. Hiçbir sözün altında kalmaz. Ama söylediği her söz bir bilgi ve hikmet ürünüdür. Dolayısıyla boş sözlere itibar etmez. Kısa ve özlü anlatımı tercih eder.
Hoca’nın fıkralarındaki asıl amacı asla güldürmek değildir. Asıl amacı düşündürmek ve bir ders vermektir. Fakat bunu yaparken şaka yollu takılmayı, tebessüm ettirmeyi öne çıkarır. Bu durum onun kişiliği kadar devrin ağır ve zor şartlarıyla da ilgilidir. Hoca, bu yolla insanlara inanç ve umut aşılamış, zorlukların tebessüm yoluyla kazanılacak iyimserlikle aşılabileceğini göstermiştir.
Hoca, toplumsal sorunlara karşı çok duyarlıdır. Adaletsizlik, bilgisizlik, haksızlık, ferdi anlamda kişilerde görülen yalancılık, tembellik, kıskançlık, görgüsüzlük gibi her türlü olumsuz davranışla mücadele eden bir kişidir.
Hoca, barış insanıdır. Hangi sorunu ele alsa bunu kişileri kırmadan, rencide etmeden ele alır ve problemi çözer. Çocukla çocuk, büyükle büyük olmasını bilir. Muhataplarının seviyesine göre hareket eder. Herkesin iyiliğini, esenliğini ister.
Hoca, kendisiyle ve hayatla da barışık bir insandır. Onun sevgisi insanları kucakladığı gibi diğer varlıkları da kucaklayan bir sevgidir. Eşeğine olan düşkünlüğü bu yönünün en güzel kanıtıdır.
Hoca, bu özellikleriyle milletimizin asırlar boyunca olgunlaştırdığı değerleri, dünya görüşünü ve mizah dehasını temsil eder.
Hakkında Yazılanlar


“Nasreddin Hoca, adı, zekası ve fıkralarıyla dünyaca tanınmış bir halk filozofudur. Hoca’nın hayat, tabiat ve cemiyet içindeki insanı, keskin görüşler ve zeki söyleyişlerle karikatürize eden nükteleri yalnız bir milleti değil, bütün insanlığı tatmin edecek değerde olduğundan bu Türk zekası, başka milletler arasında da tanınmış ve sevilmiştir.” (Nihat Sami Banarlı-Resimli Türk Edebiyatı Tarihi C. 1)


“Hocamız, bir fıkra anlatıcısı değildir. O, yaşardığı olaylara gülerek yaklaşan, olayları nükte adını verdiğimiz bir gülücük düğümünü atan kimsedir. Bunun sonucu olarak da o, oturduğu yerden fıkra uyduran veya kendi dönemine kadar gelen fıkraları anlatıp insanları güldüren bir insan değildir. Onun yaptığı, olaylara bize göre farklı bir açıdan bakması, bizlere gülücük dağıtacak, bazen de ders verecek cümlelerle seslenmesidir.” (Saim Sakaoğlu, Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler)


“Nasreddin Hoca’nın fıkraları, insanları kahkahalara boğan ve sırf güldürmek maksadıyla söylenmiş sözler değildir. Aksine dinleyen ve gülen kişileri bir süre sonra düşündürmeye sevkeden birer hikmet pırıltısıdır.”(Selami Şimşek, Nasreddin Hoca ve Tasasavvuf)


“Dünya durdukça duracak o. Hoca’yı bu ölmezliğe eriştiren güler yüzü, tatlı dilidir. “Eflatun Cem Güney, Nasreddin Hoca Fıkraları)


“Millî ve dinî kültürümüzü tam bilmeyen ehliyetsiz araştırmacıların kaleminde sanki bir “komedyen”miş gibi gösterilen Hoca, esasen büyük bir mürşid, büyük bir ahlâkçı idi….” Mustafa Tatçı, Türk Edebiyatı Dergisi, Nasreddin Hoca Özel sayısı)


“Ünü asırlardır sınırlarımızı aşmış, bütün dünyada tanınır ve sevilir hale gelmiş Nasreddin Hocamız adı üstünde Hoca’dır, bir gönül ehlidir, bir bilgi, hikmet ve nükte dehasıdır, Türk-İslâm medeniyetinin “gülen yüzü”dür. Güldürürken düşündüren bir halk bilgesidir.”(Mustafa Özçelik, Nasreddin Hoca)


“Hoca, çok yönlü bir halk filozofudur. O aynı zamanda İslam eğitim felsefesi ve Türk karakterinin birçok inceliklerini yansıtmaktadır.”Abdullah Özbek, Bir Eğitimci Olarak Nasreddin Hoca)


“Hoca, her şeyden önce bir Müslüman_Türk düşünürüdür. Fıkraları da komiklik, gülmece, güldürmece, eğlence basitliğine indirgenemeyecek ölçüde yavanlıktan uzak, derinlikli, hikmetli, eğitici ve irşad edicidir.” (Osman Arslan, Çınar Dergisi Nasreddin Hoca Özel Sayısı


“Nasreddin Hoca, uyarıcı reflekstir, uyarıcı ve düşündürücü refleks. Hayatın doğal gerçeğidir. Hayatın olabildiğince acımasız olan yanını esnetiyor, sevecenleştiriyor, çekici kılıyor.” (A. Haydar Haksal, Yedi İklim N. Hoca Özel sayısı)


“Hoşgörülü, hazır cevap, dindar, güldürürken düşündüren, kıvrak bir zeka ve espri kabiliyetine sahip olan Nasreddin Hoca,. 700 yıldır herkesin sevgisini kazanmış bir halk adamıdır. Kültür tarihimizin fıkra kişileri arasında Nasreddin Hoca kadar bütün dünyada ün yapmış bir başka kişiliğe sahip değiliz.” (Selçuk Çıkla, Yedi İklim Dergisi N. Hoca Özel Sayısı)


“Mert, güleryüzlü, gerçekçi, sabırlı, hafife alıcı yanlarıyla Hocamız, yüksek mizahını temsil etmekte olduğu Türk halkının kendisidir. O halkın ideal adamı yani “Al—eren” dediğimiz olgun insandır.” (Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı Dergisi, N. Hoca Özel Sayısı)


“Fıkralarında ârif, nüktedan Türk halk adamının iyimser dünya, çeşitli hayat olayları karşısındaki davranışını özlü, kısa yorum ve cevaplarla yansıtan Nasreddin Hoca, kalender, rind bir halk filozofudur. Gündelik kaygılara, sıkıntılı durumlarla tatlı bir çözüm yolu bularak, hayatı sert yergilerden uzak bir hoşgörü açısından değerlendirir.”(Behçet Necatigil, Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü)

“Nasreddin Hoca fıkralarında alay yoktur, hiciv yoktur. Basit, mütevazı, halkın günlük normal işleri, yaptıkları, sevinçleri, üzüntüleri, tuhaflıkları, anlaşmazlıkları, kavgaları Nasreddin Hoca hikâyelerini oluşturur.”(Nejat Muallimoğlu, Nasreddin Hoca)


Hiç yorum yok: